İspanya'ya mı Şaşıralım, Yoksa Polonya'ya mı?

2011 Avrupa Şampiyonası nihayet başladı. İlk gün oynanan 12 maçta sürpriz sonuçlar da alındı. Bunlardan en dikkat çekeni ise eksikleri bulunan Polonya'nın İspanya'yı zorlaması ve galibiyeti son dakikalarda kaçırması oldu.

Şampiyona herkesi ters köşeye yatıran bir maçla başladı. Şampiyonanın en büyük favorisi olan, NBA yıldızlarıyla donatılmış İspanya; Lampe, Gortat gibi yıldızlarından yoksun Polonya'yı ezer geçer deniyordu. Ancak Polonya son topa kadar getirmeyi başardı maçı. Günün en zevkli maçlarından biriydi. İspanya rakibinin küçümsemenin ve maça motive olamamanın faturasını az kalsın ödeyecekti ki yine de kalite farkı maçın İspanya'ya gitmesini sağladı. Maça Gasol kardeşler ve Navarro ile tutunan İspanya, hücum & savunma disiplinini sahaya yansıtamadı. Oyun kurucuların -Calderon ve özellikle Rubio- formsuz oluşu İspanya'yı çok etkilerken, dış atışlardaki yüzdesizlik ve buna bağlı olarak Pau Gasol, Marc Gasol ve Juan Navarro'ya eşlik edecek bir oyuncu bulunamaması boğalar için düşündürücü durumlardı. Polonya karşısında alınan bu sonuç İspanya'ya 2 puan getirse de şüphesiz boğaları tatmin etmedi, ileriki maçlar için bir ders oldu.

Polonya ise Gortat ve Lampe'siz kendi standartının üzerinde bir basketbol oynayarak özgüven kazanarak başladı turnuvaya. Kelati ve Kozsarek ikilisinin sürüklediği Polonya boyalı alanda rakibinden dezavantajlı olsa bile sayılar üretti, dışarıdan da Kelati ile sayılar buldu. İç dış dengesini sağlamaya çalıştı. İspanya gibi kadrosunda bir çok NBA yıldızını ve Avrupa'da ses getirmiş oyuncuyu bulunduran bir takıma karşı galibiyeti kılpayı kaçırmaları ve sergiledikleri güzel basketbol onları Türkiye karşısında tabir-i caizse hırslandırabilir. Dikkat etmek lazım.