Advertisement

Eurobasket'te Sona Yaklaşılırken

Kaunas'taki dev ekranda maçı izleyen Litvanyalılar

Yazıya şöyle cafcaflı bir giriş yapmak istemiyorum. 'Milli takımımızın gelemediği Kaunas'ta' ya da ' Sadece millilerimizin devirdiği İspanya' gibi... Çünkü oralara bir kere girdik mi çıkamayıp, boğuluyoruz. Ve artık Türkiye'nin olmadığı turnuvada daha fazla Türkiye'den bahsetmemek gerek... Ha, elbette başarısızlığın sebeplerini tartışacağız ancak bunu final maçlarından bahsederken yapıp, izleyeceğimiz son birkaç maçın da tadını kaçırmamak gerek...

Artık Eurobasket'te son viraja girildi... 2 gün ve 4 maç var önümüzde. Ben de bu maçlar üzerinden takımların turnuvayı nasıl geçirdiği konusunda bir şeyler karalayayım.


Yunanistan-Litvanya

Bu iki takım için de geldikleri 5.-6. lık seviyesi çok farklı şeyler ifade ediyor. Yunanistan için başarı, Litvanya için hayal kırıklığı...'Sana bir iyi bir de kötü haberim var' cümlesinden sonra genellikle 'Önce kötüyü söyle' denilmesinden yola çıkarak, ilk Litvanya'ya göz atalım...

Bizim için 2010 neyse, bu turnuvada Litvanyalılar için oydu... Tabi bizim gibi bu Eurobasket 2011'i bahane ederek diğer turnuvalarda başarısız sonuçlar almadılar, o ayrı konu. Geçen yılki genç kadro çekirdeğinin etrafına Jasikevicius-Lavrinovic gibi önemli eklemeler yaparak turnuvanın ciddi madalya adaylarından olmuşlardı, hatta İspanya maçı hariç, keyifli bir basketbol ortaya koyarak yollarına devam ediyorlardı ta ki Makedonya engeline toslayana kadar. Kafalarının yarı finale çıktıklarında karşılaşacakları İspanya'da olduğu Jasikevicius'un ''Dear God, please let us meet them (Spain) again one more time...'' sözünden de anlaşılıyordu. Yenilgiden sonra en azından kısa sürede toparlanıp Slovenya'yı yendiler yoksa olimpiyat elemeleri fırsatını da ellerinden kaçıracaklardı.

Makedonya maçını bir kenara koyup, genel performanslarına baktığımızda diğer takımların aksine farklı bir yapıya sahip olduklarını gözlemliyoruz. 'Savunma kaynaklı basket' Litvanya'da yerini ''Basket kaynaklı savunma'ya bırakıyor. Hücum üzerine kurulu olmaları, onları kimi yerler de sıkıntıya sokabiliyor. Hücumda tıkandıklarında da zincirleme olarak savunmada da bozuluyorlar. (bkz. İspanya maçı 1. devre) 'Savunma her zaman sadıktır, hücum değil' sözünün geçerliliğini sağolsun Türkiye bu turnuvada bize sorgulattı ama savunma yapmadan başarıya ulaşmanın imkansız olduğunu bir kez daha gördük. 

Kişisel performans olarak değinilebilecek tek isim Valanciunas, zaten diğer oyuncuları üç aşağı beş yukarı hepimiz tanıyoruz. Bu yıl 5.sırada Raptors tarafından draft edilen Valanciunas, inişli çıkışlı bir turnuva geçirdi ama genel olarak oyunu Litvanyalıları memnun etti sanırım. Özellikle Jasikevicius'la oynadıkları pick&roll'lerdeki etkinliği ve sahanın her bölümünde mücadeleci olması artı yönleri. Tabi Raptors'da onu besleyecek bir Jasikevicius olmayacak, bu yüzden 1'e 1 oyununu da geliştirmesi şart. 

Not: Türkiye maçında hiç süre almamasını ben hala açıklayamıyorum... Kendisiyle aynı jenerasyondan gelen Enes'e karşı -basketbol olarak- zayıf görünmesini istemediler herhalde.

Yunanistan'a gelirsek... Elbette turnuvaya belli bir hedefle (olimpiyat elemeleri) geldiler ancak başarısız bir sonuçtan sonra bahaneleri hazırdı( Spanoulis, Diamantidis, Schortsanitis). Ancak buna rağmen pes etmeyip hedeflerine ulaşmalarını tebrik etmek lazım. Olimpiyat elemelerine gitme hakkı kazandıkları için bir tebriği de  Sırbistan hak ediyor. 'Olum, bu maçı kazanan olimpiyat elemelerine gidiyomuş!' mantalitesine maçın ancak 2.çeyreğin ortalarında girebildiler, o ana dek de iş işten geçmişti zaten.

Aslında ilerleyen yıllarda izleyeceğimiz Yunanistan'a dair de birkaç fikir edinmiş olduk. Geçen yıl Jonas Kazlauskas koçluğunda hücumu da efektif kullanmaya çalışmışlar, ama başaramamışlardı. Bu yıl özlerine döndüklerini gösterdiler: savunma. Onları kadroda kim olursa olsun hep üst seviyelerde tutan etken kesinlikle savunma. Ve gelecek yıldan itibaren Spanoulis ve Schortsanitis gibi önemli skor potansiyeline sahip oyuncularla daha tehlikeli olacaklar. 

Kısacası, Yunanistan düşmedi, hala devam ediyor!


Sırbistan-Slovenya: 

İki takımı da EX-YU turnuvasında izlemiştik hatırlarsanız. Slovenya 3., Sırbistan'da şampiyon olarak tamamlamıştı turnuvayı. İlk olarak 'şampiyondan' başlayalım.

Yugoslav ekolünün şüphesiz en güçlü temsilcisi Sırbistan. 2007'deki çöküşlerinin ardından, yepyeni bir jenerasyonla 2 yıl içinde Avrupa 2.si olmaları bunun en büyük kanıtı. Ancak bu yıl bu jenerasyonun hak ettiği olimpiyatları kaçırdılar.

2011'in başında az kalsın ayrılacak olan Ivkovic Eurobasket'teki görevinden dolayı ücret almadı. 68 yaşındaki bir adam için bu ne kadar önemli bir etkendir bilemiyorum ama takımdaki o eski hakimiyetinin yerinde yeller esiyordu. Maçların kimi bölümlerinde yaptığı gereksiz rotasyonlar ve oyuncularının -özellikle Teodosic'in- hakemlerle tartışmaya girip teknik faul alması, koçun hanesine yazılan eksi notlardandı.

Başarısız sonuçlardan sonra ülkemizde gündeme gelmesine alışık olduğumuz 'revizyon' un Sırbistan'da uygulanmasına takımın yaş ortalamasından dolayı ihtimal yok, zaten gerekte yok. Yine Teodosic-Krstic odaklı ve ek parçaların maksimum katkı verdiği bir takım olmaya devam edecektir Sırplar ilerleyen yıllarda...

Slovenya'da işler biraz daha farklı... Eksiklerin can yaktığı aşikar... Vujacic, Lorbek vs. vs. Ancak Slovenya'nın belli başlı bir oyun kültürü olmaması onların en büyük eksiği. Dış şut ve fast-break'e dayalı bir hücum düzeni uygulamaya çalıştılar turnuva boyunca ama olmadı. Dragic her zaman tempoyu yukarı seviyelere çekmeye çalışıyor, Erazem Lorbek geniş hücum repertuarıyla katkı sağlıyor ama diğer parçalardan gelen katkı sınırlı. Çok önemli bir üçlük silahı olan Lakovic'in de iyi bir turnuva geçirdiğini söylemek güç.

Eurobasket 2013'e ev sahipliği yapacak Slovenler. Kendileri açısından çok önemli olan bu turnuva öncesi olimpiyat oynama hedeflerine ulaşamadılar. 2012'de resmi maç oynamayacaklar, savunma sertliklerini Eurobasket 2013 öncesi üst seviyelere çıkarabilirler mi, şüpheli...

Ve son bir not daha: Slovenya'nın çeyrek final yolunda mağlup ettiği rakipler: Bulgaristan, Ukrayna, Gürcistan, Belçika ve Finlandiya... Gruplardaki dengesizliği bir daha düşünün.


Eurobasket'te Sona Yaklaşılırken Eurobasket'te Sona Yaklaşılırken Reviewed by Kubilay on 17:23 Rating: 5

Hiç yorum yok:

Soru-Cevap-Bilgi

Blogger tarafından desteklenmektedir.