Advertisement

Sasha Vujacic Yazısı (Orkun Çolakoğlu)

Yaklaşık 15 yıllık geçmişe dayanan Lakers taraftarlığımda gördüğüm, derece bazında en başarısız dönemdi 2004-2007 arası. Buna rağmen o dönemi güzel anılarla hatırlarım çünkü şampiyonluk için adaylık falan bir kenara, play-off’a girmek için 82+ maçlık bir play-off’ta çırpınıyor gibiydik ve takıma daha çok bağlanmıştık. Bu birinci çoğul şahısa Amerikalı dostlarımız da dahildir aslında ama benim garip garip normal sezon maçları için ortak MSN penceresinde bir araya geldiğim, henüz League Pass gibi imkanlarımız olmadığı için Yahoo’nun maç ekranındaki yazılardan maçı takip ederek iki buçuk saat boyunca kendini yırtan grup çok daha küçüktü. O online maç sohbetlerinin hemen aklıma gelen iki özelliği, soğukkanlılığı kapıda bırakmamız ve maç süresince her pozisyona biraz da goygoy olsun diye aşırı tepkiler vermemiz, bir de bazı oyunculara acayip isimler takmamızdı. Anıl Çelebi’nin Lakers camiasında etkin olduğu günlerdi ve şampiyonluğa oynamasak da keyif alıyorduk.

En çok benimsediğimiz isimlerden biri, Sasha Vujacic’e takılıp kalandı: Berk. Şimdiki gibi uzun olmayan, kısa ve jöleli saçları, standart NBA oyuncusuna göre epey ince olan ve diğerlerinin arasında çocuk gibi gözükmesine sebep veren vücuduyla aklımıza bu ismi getirmişti. Yürekten oyununu ve üçlüklerinden sonra o MSN penceresine “Beeeeeeeeeeeeerk” yazmayı seviyorduk ama oynadığı top pek de bir şeye benzemiyordu. Hücumda şut atmaktan başka yapabildiği bir şey yoktu, ki yüzdesi de düşüktü, savunmada da agresifliği saçmasapan fauller yapmasından başka bir şeye yaramıyordu. Bu düzeyiyle normalde ancak bench’te havlu sallayabilecek bir oyuncuydu ama Smush Parker’ın ilk beş çıktığı bir takımın rotasyonunda ona da yer vardı.


2008’de işler hem Lakers hem de Vujacic için olumlu anlamda çok hızlı değişti. Şubat ayının başındaki Pau Gasol takasıyla Lakers bir anda tekrar şampiyonluk adayı haline geldi. Aşağı yukarı o günlerde Berk de NBA kariyerinin en iyi form düzeyini yakaladı ve sezon sonuna dek sürdürdü. Artık %40’ın üzerinde isabet oranıyla üçlük sokuyor, savunmada hala çok etkili olamasa da en azından daha akıllı davranıyordu ve ligin en dikkat çeken bench oyuncularından birine dönüşmüştü. Final serisinde Lakers Celtics’e 4-2’yle kaybederken o da çok iyi oynayamadı ama kazanılan üçüncü maçta 20 sayı atarak CV’yi doldurmayı sürdürdü. Mükafatını da o yaz Lakers’la üç yıl için 15 milyon dolarlık yeni bir kontrat yaparak aldı.

Ne var ki o 2007-08 sezonu Vujacic’in NBA’deki ilk ve tek iyi sezonu oldu. Sonraki yıl, Trevor Ariza’nın sakatlıktan müthiş dönüşü ve onun rotasyon dışına ittiği Vladimir Radmanovic’in kullanıldığı takasla gelen Shannon Brown’ın da savunamadaki atletik üstünlüğü Vujacic’in dakikalarını azalttı, süresi azaldıkça oyunu etkilendi, sürekli kötüye gitti ve final serisinde beş maç boyunca tek bir sayı bile atamadı. Birçokları bu düşüşü bir kontrat sonrası yatışı olarak gördü ama bence Vujacic’in gösterdiği çabada bir düşüş yoktu; sadece fazla duygusal ve tek yönlü bir oyuncu olmanın faturasını ödüyordu. Şutu, bir basketbolcunun moral durumundan muhtemelen en çok etkilenen şeydir ve ne topla potaya penetre edebilen, ne kat yapıp pota yakınında bitirebilen, ne post oyunu olan, ne hücum ribaundu alabilen, ne arkadaşlarına pozisyon hazırlayabilen ne de istikrarla iyi savunma yapabilen Vujacic de, tek kozu yanında olmayınca tutunacak bir dal bulamadı, hızlı bir inişe geçti, yerini kaptırdı. Sonraki sezon daha da azaldı süresi ve nihayetinde geçen sezonun başında Lakers onu Joe Smith karşılığında, bir başka deyişle artık işe yaramadığı için en azından kontratının maliyetinden kurtulalım diye Nets’e yolladı. Nets’te iddiasız bir takımla çoğunluğu iddiasız maçlarda oynadı ama en azından ismini tekrar hatırlattı ve şimdi de Efes’te.

Vujacic hakkındaki bu özeti, NBA’i çok yakından takip etmeyen ve Avrupa’da da pek gözükmediği için kendisini tanımayanlar için geçtim. Transfer haberinin metninde klişeleşmiş “NBA yıldızı” nitelemesine rastlamış olabilirsiniz ama işin doğrusu, bir şampiyonluk adayında oynamasa ve o takımın Los Angeles Lakers olmasının sağladığı ekstra avantajla Maria Şarapova’yla ilişki yaşamasa şimdikinin yarısı kadar tanınmasının ya da konuşulmasının imkanı yoktu. “NBA”, “yıldız”, “skorer” gibi etiketleri elimizin tersiyle savurursak, önümüzde NBA’deki yedi yılı boyunca “iyi” denebilecek tek bir sezon geçirmiş birisi duruyor. Efes acaba Vujacic’i alırken bunu göz önünde bulundurdu mu, yoksa “NBA’de geçen sezon 11 sayı ortalamayla oynamış şutör bir adam alıyoruz” kafasıyla mı hareket ettiler, bunu çok merak ediyorum. Eğer ikincisiyse hikaye biraz şuna benziyor çünkü:



Efes iyi bir şutör aldı ve eksiklerinden birini doldurdu; eyvallah, buna söylenecek bir şey yok. Fakat ellerindeki bütçeyle (diğer transferlerine bakınca yüksek bir bütçe olduğu anlaşılıyor; kaldı ki Vujacic de muhtemelen 1.5 milyon euro civarı bir yıllık ücrete imza atmıştır) bu kadar tek yönlü olmayan, son birkaç sezonda daha fazla basketbol oynamış ve sahada daha çok iş yapabilen bir oyuncu alamazlar mıydı? Vujacic’in NBA’de yedi yıldır bench’ten gelen bir rol oyuncusu olarak görev yaptığını ve üstlendiği o rolün de ceza şutlarını atmak olduğunu unutmamak gerekir. Efes’in onu bu kadar sınırlı bir beklentiyle transfer ettiğini hiç sanmıyorum. Muhtemelen onu hücumda üzerine set çizecekleri, topla buluşturmak için perdeleri kullanacakları, belki zaman zaman oyun kuruculuk yapacak, savunmada rakibe baskı uygulayacak bir oyuncu olarak düşünüyorlar. Ama Vujacic’in bu konularda takımın beklentilerini karşılayacağından şüpheliyim.

Barac, Savanovic, Batista, Vujacic, Kinsey gibi transferlere ve Spanoulis, Huertas gibi gündemdeki isimlere bakılırsa Avrupa şampiyonluğuna oynuyor Efes. Gerçekten çok sıkı bir takım oluşturuluyor. Ancak şu an kadroda gözüken oyuncular içerisinde ‘skorer’ olarak kendini kanıtlamış bir kişi yok. Kerem Tunçeri çok iyi bir oyun kurucu, Sinan Güler harika bir savunmacı ve ateşleyici, Bootsy Thornton birçok görevi üstlenebilecek iyi bir tamamlayıcı, Stanko Barac geçen sezon önemli sıçrama yaptı ve Avrupa’nın önemli uzunları arasına girdi, Dusko Savanovic keza, Esteban Batista pota altı sertliğine çok şey katacak… Hiçbirine diyecek söz yok. Ama bunca iyi oyuncu bir araya toplanmışken ve hedef bu kadar yüksekken, elde ekonomik imkan da varken, son yedi yıldır gösterdiği performansın ortalamasına 10 üzerinden 5 bile veremeyeceğimiz Berk’ten çok daha güvenli bir seçim yapılabilirdi. Yedi yıl diyorum, 10 üzerinden 5 bile etmeyecek performans diyorum. Açıkçası Rakocevic bile daha güvenilir geliyor.

Orkun ÇOLAKOĞLU
Sasha Vujacic Yazısı (Orkun Çolakoğlu) Sasha Vujacic Yazısı (Orkun Çolakoğlu) Reviewed by Adsız on 14:28 Rating: 5

Hiç yorum yok:

Soru-Cevap-Bilgi

Blogger tarafından desteklenmektedir.