Advertisement

Kadro Seçimleri ve Hezimet

Milli Takım kadroları seçimindeki adalet her zaman sorgulanır. Bunda kimi zaman kulüp takımı taraftarı olmanın da etkisi vardır hiç kuşkusuz ki fakat bana göre genel kıstas, oyuncuların form durumu ve doğru görülen bir sisteme uygunluğu olmalıdır.

Bu açıdan baktığımızda, 2013 Avrupa Basketbol Şampiyonası'nın ilk iki maçında 'felaket' bir oyun sergileyerek utanç verici iki mağlubiyet alan A Milli Erkek Basketbol Takımımızın kadro seçiminin doğruluğunu ele almak gerek. Elbetteki teknik ekip, kafalarında yer alan sisteme uygun oyuncuları seçmişlerdir fakat ortada "takım" namına en ufak bir şey yokken de bunu kabul etmek ne derece doğru olur bilinmez. Tartışmalı şekilde kadroya alınmayan Cenk Akyol'un yokluğu şu turnuvada olabileceklerin ilk habercisiydi aslında. TBF Başkanı sayın Turgay Demirel'in "Cenk'in bugüne kadar milli formayla yaptıkları ortada" diyerek görüşünü bildiriyordu bu konuda. Cenk'in geçmiş dönemde Efes'te ve Galatasaray'da doğru düzgün oynamadan sürekli milli takımda olması yanlıştı fakat şu iyi sezonun ardından kadroya alınmaması bunun diyeti gibi gösterilirse ortada bir 'eyyam' olduğunu söylemek de yanlış olmaz. Bir yanlışı başka bir yanlışla kapatmak ne kadar doğrudur ki? Sadece ortada iki yanlış olmasını sağlar. 

Guard rotasyonunda yer alan Doğuş Balbay ve Birkan Batuk'un yeteneklerine şüphe yok. Her iki oyuncuyu da kariyerlerinin ilk başlarından itibaren uzun yıllardır takip ediyoruz. Fakat bu iki oyuncu geçen sezon ne kadar oynayabildiler de milli takıma seçilme başarısı gösterdiler? Ve şu an birisi kenardan gelip pek fazla varlık gösteremiyor, diğeri de iki maçta hiç süre alamadı. Özellikle Finlandiya maçında; Hidayet, Serhat, Emir üçlüsü adeta tel tel dökülürken bile süre bulamayan Birkan Batuk'u neden kadroya aldığını izah etmeli teknik ekip en basitinden. Sinan Güler, iyi niyetiyle "ben altyapılarda ve kolejde oyun kurucu oynadım" şeklinde açıklamalar yaparak Tanjevic'e yapılan eleştirileri biraz azaltmak istiyor fakat Sinan Güler'in oyun kurucu olarak milli takıma bir şey veremediği de ortada. Bu EuroBasket'te ciddi anlamda fark yaratabilecek 5 uzuna sahip olan millilerin doğru düzgün bir ikili oyun bile oynayamaması, oyun kurucu eksikliğinden başka bir şey değildir. Takımında iyi süreler alan, daha kısa bir süre önce kendi yaş grubunda Avrupa'nın MVP'si seçilen Kenan Sipahi'nin milli takımda yer alabilmesi için, bir İstanbul kulübüne gidip sezonu 4-5 dakika ortalamayla tamamlaması mı gerekiyor illa ki? 

Bir de gençleşme takıntısı var ki sormayın gitsin. Takım genç olunca her şey dört dörtlük olacakmış mantığı hakim teknik ekibimizde. Oysaki gördük ki, ilk iki maçta takımın en istekli ve en gayretli ismi, yaş takımın en büyüğü olan 35'lik Kerem Gönlüm! Sahi Kerem Tunçeri'yi neden almamıştık milli takıma? Veya Nedim Yücel niye hiç düşünülmez? Belli oyuncular üzerindeki takıntılarımız, onlar tüm sezon hiçbir şey yapmasa, ceza alıp tüm sezon oynamasa bile milli takımdaki yerinin garanti olmasını sağlıyor ne yazıkki. Mesela şu kadroda öyle isimler var ki, bu şampiyonayı 5/50 şut isabeti ve maç başına 5 top kaybıyla tamamlasa bile bir ay sonra bir milli maç olsa yine takıma alınırlar. Çünkü bizim takıntımız isimlere her zaman. Bu düzeniyle milli takım, hep birilerinin çevresinde dönen ego tatmin merkezini andırıyor. Sonuç ise evimizdeki şampiyonalar dışında hep hezimet olarak geri dönüyor bize.

Kadro Seçimleri ve Hezimet Kadro Seçimleri ve Hezimet Reviewed by Ferhat Yeşiltaş on 18:16 Rating: 5

Hiç yorum yok:

Soru-Cevap-Bilgi

Blogger tarafından desteklenmektedir.