Hacettepe'nin Ligdeki Zorlu Maratonu (Analiz)
Bu sezon ilk kez yükseldiği Beko Basketbol Ligi'nde kalıcı olmak isteyen Hacettepe Üniversitesi, ligde geride kalan 7 haftada tehlikeli bölgeden uzaklaşamadı. Sezon öncesi, geçtiğimiz sezon TB2L'de de kadrosunda yer alan bazı önemli yerlileri kadroda tutma kararı alan Ankara ekibi, transferde ise Ankara basketboluna yabancı olmayan Murat Kaya ve Ricardo Marsh ile birlikte, Hüseyin Beşok ve Melvin Sanders gibi deneyimli oyuncuları kadrosuna kattı. Ayrıca genç ve gelecek vaad eden Sherron Collins, Matthew Bryan-Amaning ve Ali Işık gibi oyuncular da Hacettepe kadrosunu oluşturan son parçalar oldular..
Yine Ankara basketbolunun yakından tanıdığı genç coach Alp Bayramoğlu ile yola devam eden Hacettepe Üniversitesi, oluşturduğu kadroda genelde deneyimli oyuncuları tercih edince, Ankara ekibi Beko Basketbol Ligi'nde yaş ortalaması en yüksek olan takım olarak göze çarpıyor. Bununla birlikte sezon başında transfer edilen ABD'li guard Sherron Collins'in de fazla kiloları nedeniyle sezona fiziksel olarak hazır girememesi ile birlikte ligin belkide en düşük tempolu, durağan basketbol oynayan takımı oldu Hacettepe Üniversitesi. Spor Toto Türkiye Kupası'nda Banvit ve Beşiktaş Milangaz karşısında alınan farklı mağlubiyetin yanı sıra, bu güçlü rakipler karşısında oyundan çok erken kopulması taraftarları arasında biraz tedirginlik yaratsa da, ligdeki asıl rakiplerinden Trabzonspor'u kupada 2 sayı farkla mağlup ederek lig için umutları koruması da önemli bir detaydı. Ve yine aynı Trabzonspor ile bu hafta sonu Beko Basketbol Ligi'nde karşılaşacak Mor-Beyazlılar. Tabi bu sefer yaptığı takviyeler ile o maça nazaran çok daha güçlü bir rakip olacak Hacettepelilerin karşısında. Sezonun ilk haftasında deplasmanda o dönemin formda ekibi Aliağa Petkim'i mağlup eden Hacettepe Üniversitesi, 5 maçlık bir mağlubiyet serisinin ardından ligdeki ikinci galibiyetini ise geçtiğimiz hafta Tofaş karşısında aldı. Geride kalan o beş haftanın aksine, Tofaş karşısında yeni sistemi ile çok daha farklı bir Hacettepe takımı izledik. Dilerseniz takımdaki bu değişime değinelim şimdi..
Sezonun ilk bölümüne, yazının ilk bölümünde de bahsettiğim gibi fiziksel sebeplerden ötürü olarak pek beklediği gibi giremedi Hacettepe Üniversitesi. Tabi bu skor olarak değil, oyun kalitesi anlamında bir değerlendirme. Çünkü hücumda oldukça durağan, penetre ve dip kat hücumlarını pek kullanmayan, tamamen orta mesafeli veya dış şutlara endeksli bir takım olarak göze çarpıyordu Ankara ekibi. Buna paralel olarak hücumlarda top dolaşımı da bir o kadar ağır olunca, genelde bireysel çabalarla gelen sayılarla sonuç aramaya çabalandı hücumlarda. Duruma istatistiksel olarak bakarsak; 495 sayıyla ligin en az sayı atan üçüncü takımı olan Hacettepe, maç başına 12.4 asist ortalaması ile de ligin en az asist yapan takımlarından biri. Ve maç başına yaklaşık 30 dakika ortalamayla süre alan, takımın ilk beşinin değişilmez ismi Sherron Collins, Beko Basketbol Ligi'ndeki diğer takımların ilk beşindeki oyun kuruculara bakarsak 2.3 asist ortalamayla ligin en az asist yapan ismi. Üstelik diğer oyunculardan sadece Ender Arslan (onu da aldığı süreye bağlı olarak ilk beşte saydım, Tutku 4 asist ortalamasına sahip) 2.9 ortalaması ile 3 asist ortalamasının altında. Yani takım oyunundan ziyade bireysel üretkenlik ilk göze çarpan durum Hacettepe Üniversitesi adına.
Ve hücumdaki bu etkisizliğin belki de en önemli nedeni ise düşük tempo. Son Tofaş maçını bir kenara bırakırsak, ligde geçiş hücumunu (transition offence) en az kullanan takımdı Hacettepe Üniversitesi. Guard ve kısa forvetlerin genelde penetre yerine şutu tercih etmeleri ve ayrıca hücumdaki pas trafiğinin iyi işleyemeyişi, ligin belki de en atlet uzunu olan Matthew Bryan Amaning'in de verimliliğini yarı yarıya düşüren etkenlerin başında geliyordu. Çünkü kadro yapısı nedeniyle genelde 5 numarada oynatılan Britanyalı oyuncu, post-up oyununu yeterince benimsemediği için bu durağan basketbol onun atletizmini de yeterince kullanamamasına neden oldu. Oysa ki hareketli olarak topla buluştuğunda birebirde onun çabukluğa yanıt verebilecek bir pivot yok ligimizde. Tabi aynı şekilde 4 numarada oynayan deneyimli oyuncu Ricardo Marsh'ı da yüksek tempoda değerlendirmek Hacettepe için bir avantaj olacak her zaman. O da hem orta mesafe şutu olan, hem de birebirde rakiplerini geçebilen, fizik olarak da güçlü bir oyuncu. Tüm bunlar ise Tofaş maçına kadar (hatta o maçın devre arasına kadar) geçerli olan durumlardı. Tofaş maçında ise, belkide ilk kez, kadro yapısına uygun basketbol oynadı Hacettepe Üniversitesi. Artık fiziksel olarak eski gücünde olmayan Hüseyin Beşok ve Orçun Tunca'yı (hatta salt 5 olan Ali Işık da sayılabilir) bu maçta hemen hemen hiç kullanmayan Alp Bayramoğlu, ilk yarıda Buckman, İnanç, Zuza gibi oyuncularının fiziksel avantajlarını iyi kullanarak fırtına gibi esen Tofaş karşısında ikinci devrede tempoyu yükselterek avantajlı duruma geçen taraf oldu. Çünkü düşük tempo, fiziksel olarak daha güçlü oyunculara sahip olan ve çok daha yüzdeli şut atan Tofaş için en uygun ortamdı. Bu rüzgârı ise ikinci yarıda yüksek tempo ile tersine çevirdi Mor-Beyazlılar. Collins'in penetreleri, Sanders ve Murat'ın dış şutları, Marsh ile Amaning'in hareketli olarak topla buluşturularak birebirde rakip uzunlara sağladıkları üstünlük, bunlara ek olarak da Özgür ve Onur'un rakip guardlara baskısı ile maçı lehine çevirdi Hacettepe Üniversitesi. Yani aslında, sezon başından beri yapması gerekenlerin hepsini bu maçın ikinci devresinde uyguladı Ankara ekibi..
Bu oyunlarını sezonun geri kalan maçlarına ne kadar yansıtacakları bilinmez elbette. Fakat ligde tutunması için kritik bir döneme giren Hacettepe Üniversitesi için çıkış yolu da bu sistemi uygulamaya devam etmek gibi görünüyor. Önümüzdeki üç maçlık süreçte ligdeki gerçek rakipleri; Trabzonspor, Antalya Büyükşehir Belediyesi ve Bandırma Kırmızı ile karşılaşacak olan Ankara ekibi adına bu maçlardan alınacak sonuçlar da öncelikle ligde tutunmak, ardından da olası bir play-off şansını zorlamak adına oldukça kritik. Genç ve kaliteli taraftar topluluğu ile birlikte ligin farklı yüzlerinden biri olan Hacettepe Üniversitesi'nin bu üç maçlık sürecin ardından lige çok zorlu bir fikstürle devam edeceğini de hatırlatarak bu yazımızı şimdilik noktalayalım..
Yine Ankara basketbolunun yakından tanıdığı genç coach Alp Bayramoğlu ile yola devam eden Hacettepe Üniversitesi, oluşturduğu kadroda genelde deneyimli oyuncuları tercih edince, Ankara ekibi Beko Basketbol Ligi'nde yaş ortalaması en yüksek olan takım olarak göze çarpıyor. Bununla birlikte sezon başında transfer edilen ABD'li guard Sherron Collins'in de fazla kiloları nedeniyle sezona fiziksel olarak hazır girememesi ile birlikte ligin belkide en düşük tempolu, durağan basketbol oynayan takımı oldu Hacettepe Üniversitesi. Spor Toto Türkiye Kupası'nda Banvit ve Beşiktaş Milangaz karşısında alınan farklı mağlubiyetin yanı sıra, bu güçlü rakipler karşısında oyundan çok erken kopulması taraftarları arasında biraz tedirginlik yaratsa da, ligdeki asıl rakiplerinden Trabzonspor'u kupada 2 sayı farkla mağlup ederek lig için umutları koruması da önemli bir detaydı. Ve yine aynı Trabzonspor ile bu hafta sonu Beko Basketbol Ligi'nde karşılaşacak Mor-Beyazlılar. Tabi bu sefer yaptığı takviyeler ile o maça nazaran çok daha güçlü bir rakip olacak Hacettepelilerin karşısında. Sezonun ilk haftasında deplasmanda o dönemin formda ekibi Aliağa Petkim'i mağlup eden Hacettepe Üniversitesi, 5 maçlık bir mağlubiyet serisinin ardından ligdeki ikinci galibiyetini ise geçtiğimiz hafta Tofaş karşısında aldı. Geride kalan o beş haftanın aksine, Tofaş karşısında yeni sistemi ile çok daha farklı bir Hacettepe takımı izledik. Dilerseniz takımdaki bu değişime değinelim şimdi..
Sezonun ilk bölümüne, yazının ilk bölümünde de bahsettiğim gibi fiziksel sebeplerden ötürü olarak pek beklediği gibi giremedi Hacettepe Üniversitesi. Tabi bu skor olarak değil, oyun kalitesi anlamında bir değerlendirme. Çünkü hücumda oldukça durağan, penetre ve dip kat hücumlarını pek kullanmayan, tamamen orta mesafeli veya dış şutlara endeksli bir takım olarak göze çarpıyordu Ankara ekibi. Buna paralel olarak hücumlarda top dolaşımı da bir o kadar ağır olunca, genelde bireysel çabalarla gelen sayılarla sonuç aramaya çabalandı hücumlarda. Duruma istatistiksel olarak bakarsak; 495 sayıyla ligin en az sayı atan üçüncü takımı olan Hacettepe, maç başına 12.4 asist ortalaması ile de ligin en az asist yapan takımlarından biri. Ve maç başına yaklaşık 30 dakika ortalamayla süre alan, takımın ilk beşinin değişilmez ismi Sherron Collins, Beko Basketbol Ligi'ndeki diğer takımların ilk beşindeki oyun kuruculara bakarsak 2.3 asist ortalamayla ligin en az asist yapan ismi. Üstelik diğer oyunculardan sadece Ender Arslan (onu da aldığı süreye bağlı olarak ilk beşte saydım, Tutku 4 asist ortalamasına sahip) 2.9 ortalaması ile 3 asist ortalamasının altında. Yani takım oyunundan ziyade bireysel üretkenlik ilk göze çarpan durum Hacettepe Üniversitesi adına.
Ve hücumdaki bu etkisizliğin belki de en önemli nedeni ise düşük tempo. Son Tofaş maçını bir kenara bırakırsak, ligde geçiş hücumunu (transition offence) en az kullanan takımdı Hacettepe Üniversitesi. Guard ve kısa forvetlerin genelde penetre yerine şutu tercih etmeleri ve ayrıca hücumdaki pas trafiğinin iyi işleyemeyişi, ligin belki de en atlet uzunu olan Matthew Bryan Amaning'in de verimliliğini yarı yarıya düşüren etkenlerin başında geliyordu. Çünkü kadro yapısı nedeniyle genelde 5 numarada oynatılan Britanyalı oyuncu, post-up oyununu yeterince benimsemediği için bu durağan basketbol onun atletizmini de yeterince kullanamamasına neden oldu. Oysa ki hareketli olarak topla buluştuğunda birebirde onun çabukluğa yanıt verebilecek bir pivot yok ligimizde. Tabi aynı şekilde 4 numarada oynayan deneyimli oyuncu Ricardo Marsh'ı da yüksek tempoda değerlendirmek Hacettepe için bir avantaj olacak her zaman. O da hem orta mesafe şutu olan, hem de birebirde rakiplerini geçebilen, fizik olarak da güçlü bir oyuncu. Tüm bunlar ise Tofaş maçına kadar (hatta o maçın devre arasına kadar) geçerli olan durumlardı. Tofaş maçında ise, belkide ilk kez, kadro yapısına uygun basketbol oynadı Hacettepe Üniversitesi. Artık fiziksel olarak eski gücünde olmayan Hüseyin Beşok ve Orçun Tunca'yı (hatta salt 5 olan Ali Işık da sayılabilir) bu maçta hemen hemen hiç kullanmayan Alp Bayramoğlu, ilk yarıda Buckman, İnanç, Zuza gibi oyuncularının fiziksel avantajlarını iyi kullanarak fırtına gibi esen Tofaş karşısında ikinci devrede tempoyu yükselterek avantajlı duruma geçen taraf oldu. Çünkü düşük tempo, fiziksel olarak daha güçlü oyunculara sahip olan ve çok daha yüzdeli şut atan Tofaş için en uygun ortamdı. Bu rüzgârı ise ikinci yarıda yüksek tempo ile tersine çevirdi Mor-Beyazlılar. Collins'in penetreleri, Sanders ve Murat'ın dış şutları, Marsh ile Amaning'in hareketli olarak topla buluşturularak birebirde rakip uzunlara sağladıkları üstünlük, bunlara ek olarak da Özgür ve Onur'un rakip guardlara baskısı ile maçı lehine çevirdi Hacettepe Üniversitesi. Yani aslında, sezon başından beri yapması gerekenlerin hepsini bu maçın ikinci devresinde uyguladı Ankara ekibi..
Bu oyunlarını sezonun geri kalan maçlarına ne kadar yansıtacakları bilinmez elbette. Fakat ligde tutunması için kritik bir döneme giren Hacettepe Üniversitesi için çıkış yolu da bu sistemi uygulamaya devam etmek gibi görünüyor. Önümüzdeki üç maçlık süreçte ligdeki gerçek rakipleri; Trabzonspor, Antalya Büyükşehir Belediyesi ve Bandırma Kırmızı ile karşılaşacak olan Ankara ekibi adına bu maçlardan alınacak sonuçlar da öncelikle ligde tutunmak, ardından da olası bir play-off şansını zorlamak adına oldukça kritik. Genç ve kaliteli taraftar topluluğu ile birlikte ligin farklı yüzlerinden biri olan Hacettepe Üniversitesi'nin bu üç maçlık sürecin ardından lige çok zorlu bir fikstürle devam edeceğini de hatırlatarak bu yazımızı şimdilik noktalayalım..
Hacettepe'nin Ligdeki Zorlu Maratonu (Analiz)
Reviewed by Ferhat Yeşiltaş
on
03:45
Rating:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder