Advertisement

Murat Yılmaz Röportajı


1) Kısaca kendinizden bahseder misiniz? Basketbol yaşantınız nasıl başladı, basketbola başlamanızda veya basketbolla ilgilenmenize kimler vesile oldu? O süreçten bahseder misiniz?

Murat Yılmaz: Basketbola 1990 yılında on yaşındayken Tofaş'ta başladım. Basketbola başlamamda en çok ailem etkili oldu, o yaşlardaki çocuklar genellikle evin içinde, sokak aralarında futbol oynamaya çalışırlar ama ben evin içinde bile basketbol oynamaya çalıştığım için bigün büyük ablam ve annem dayanamamış olacak ki tuttular elimden Tofaş'a götürdüler ve Tofaş'ın kapısından girdiğim o ilk günden sonra bir daha basketboldan kopamadım.

2) Tofaş’ta iken oyunculuk yıllarınızda elde ettiğiniz başarılar var. Onlardan bahseder misiniz?

Murat Yılmaz: 1997 yılına kadar Tofaş'ta küçük, yıldız, genç, ümit takımlarında oynadım ve kendi jenerasyonumun kaptanlığını yaptım. Tofaş'ta kulüpler şampiyonalarında takım olarak çeşitli dereceler yaptığımız oldu ama benim için değerlisi Çınar Lisesi ile Liseler Şampiyonası'nda aldığımız üçüncülüktür. O şampiyonada iki takıma yenilmiştik, bunlardan biri Muratcan Güler'li Onur Aydın'lı kadrosuyla Boğaziçi Lisesi, diğeri ise Dünya Şampiyonu olan Kerem Tunçeri'li ve Hidayet Türkoğlu'lu kadrosuyla Çavuşoğlu Koleji'ydi ki bu takıma son saniye üçlüğünü değerlendiremediğimiz için bir basketle yenilmiştik. Bu iki takımın arkasından da üçüncü olduk, güzel günlerdi...

3) Tofaş’ta oyuncuyken profesyonel anlamda niçin sizi parkelerde seyredemedik? Faal olarak sizi seyretmeyi isterdim açıkçası.

Murat Yılmaz: Ben de izlemek isterdim açıkçası :) Ama ben hayatımda olan ve olacak her şeyin hayırlısı olmasını her zaman temenni eden birisiyim. Hayırlısı böyleymiş ve profesyonel olmadan 17 yaşımda profesyonel antrenörlüğe başladım.

4) Oyunculuktan koçluğa geçiş aşaması nasıl gerçekleşti?

Murat Yılmaz: Koçluğa geçtiğim sene Mete BABAOĞLU altyapı sorumlusu olarak Tofaş'a gelmişti. Ben de genç takım kaptanı olarak her zamanki gibi antrenmanlarımı aksatmadan yapıyordum. Kaptanlık yaparken takım arkadaşlarıma karşı biraz sert, disiplinli kaptanlık yapardım.Yani şöyle söyleyeyim, antrenmanda kaytaranları koçtan önce ben fırçalardım, lokalde garsonlar bile bana kaptan derlerdi, ismimle hitap etmezlerdi. Mete Ağabey'in de bunlar dikkatini çekmiş olacak ki bir gün antrenmandan sonra beni yanına çağırdı ve benim asla çok büyük bir oyuncu olamayacağımı ama bu düzen ve disiplinimle 17 yaşımda antrenörlüğe başlarsam ileride iyi bir antrenör olabileceğimi ve kulüp olarak beni yetiştirmek için herşeyi yapacaklarını, kulübün de kendi içinden yetişen bir antrenöre ihtiyacı olduğunu söyledi. Kendisinin 22 yaşında antrenörlüğe başladığını, eğer kabul edersem benim 5 yaş avantajlı olduğumu söyledi. Bana da bütün bunlar mantıklı geldi ve ertesi gün Levent ERDOĞAN'ın asistanı olarak antrenörlüğe başladım. İlk sene alışmakta zorlandım ama Levent ERDOĞAN bana çok yardımcı oldu ve ben de ona iyi asistanlık yapmış olmalıyım ki antrenörlükteki ilk senemde uzun yıllardır Türkiye Şampiyonu olamayan Tofaş'a küçüklerde Türkiye Şampiyonluğu kazandırdık.

5) Senelerdir yardımcı antrenörlüğünü yaptığınız Yücel Platin ile nasıl tanıştınız? Alt yapı antrenörlüğünden A Takım Yardımcı Antrenörlüğü'ne
kadar uzanan geçişi anlatır mısınız?

Murat Yılmaz: Yücel PLATİN benim için gerek antrenörlük hayatımda gerekse sosyal hayatımda çok önemli birisi. Ondan çok şey öğrendim, ona bana kattığı bir çok özellik için minnettarım. İkimiz de 2001 yılında Oyak Renault'a geldik. İlk sene aramız bu kadar iyi değildi, fazla diyalog kurmazdık ama fırsat buldukça benim antrenmanlarımı ve maçlarımı izlerdi. Benim 21 yaşında olduğumu öğrendiğinde kendisi beni ilerisi için hafızaya almış zaten. :)Ertesi yıl kendisi A Takım Baş Antrenörü olduğunda ben de Küçük Erkekler'de Türkiye Finali oynamıştım. Ondan sonra da kendisi ilerisinin planını yapmış zaten. Askerliğimi yaptıktan sonra kendisi de Banvit'ten tekrar Oyak Renault'a döndükten sonra 2005 yılından itibaren beraber çalışmaya başladık. Kötü geçen son sezona kadar da çok iyi anlaşıp, Oyak Renault için de elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalıştık.

6) Senelerdir Oyak Renault için emek harcadınız antrenör olarak. Muhakkak zor günleriniz oldu. Ama mütevazı bütçeyle Platin ile beraber takımı ligde tutmayı başardınız. Bu sizin için bir başarı mıydı?

Murat Yılmaz: Bunun başarı olup olmadığını dışarıdan bizi izleyen insanlar sorgularsa bence daha doğru olur. Eğer birinci ligde oynadığın ilk sezon olan 2006-07 sezonunda her takımda 3 ve daha fazla yabancı varken sen 2 yabancıyla oynayıp son maçında Galatasaray gibi bir takımı yenip de ligde kalıyorsan; ertesi sezon olan 2007-08 sezonunda bütçe yeteri kadar artmamasına rağmen (sadece üçüncü yabancı alındı) Türkiye Kupası Finali oynuyorsan ve ligde de Efes Pilsen, Fenerbahçe dahil birçok büyük takımı yenip sadece bir maç ile play-off oynamayı kaçırıyorsan; oynanan finale rağmen yine vites yükseltmeyip ligin en düşük bütçesiyle ligi oynayıp 2011'e kadar ligde kalıyorsan başarı mıdır değil midir? Kimilerine göre başarı olabilir kimileri de başarı değil der, saygı duyarım ama bütün bu söylediklerimi 5-6 sene üst üste yapan başkaları da olur mu bilemem.

7) Peki o bütçelerle küme düşmemeye oynayan bir takım yaratmaktansa üst sıraları zorlayan, play-off kovalayan bir takım yaratma fikriniz olmadı mı? Ya da aslında fikriniz hep öyleydi de bazı imkansızlıklar mı buna izin vermedi? James Blackwell’li Renault döneminden beri sürekli asansör takım durumundaydı çünkü Renault.

Murat Yılmaz: Her antrenör üst sıraları zorlayan bir takım kurmak ister tabii ki... Hatta şampiyonluğa oynayacak bir takım da kurmak isterdik, neden olmasın? Ama bizim işimizde her sezon başında yönetim bir bütçe çıkartır ve sunar. Sen bu bütçeye göre takım kurarım çalışırım dersin veya kuramam çalışmam dersin. Kuramam deyip gitmek en kolayıdır. Yücel Ağabey ile biz her zaman zoru seçtik ve çok düzenli çalıştık. Almak istediğimiz her yabancı oyuncuyu en ince ayrıntısına kadar araştırdık, çok maç izledik. Örneğin, bende şu anda 2010-2011 sezonuna ait 410 tane NCAA maçı var bir o kadar da Avrupa ligi maçı vardır. Birçoğunu izlemeye çalıştık ki iyi oyuncular getirelim. Fakat her zaman düşük bütçe ile iyi oyuncular getiremiyorsun. Bir de arada şöyle bir fark olmaya başladı. Türkiye Basketbol Ligi her geçen sene büyüdü ve en sonunda Avrupa ve Dünya'nın önemli liglerinden biri haline geldi. Senin düşük ücretle oyuncu almaya çalıştığın NCAA ise her geçen sene kötüleşiyor. Bu aradaki fark her geçen sene daha iyi oyuncu getirmemize engel oldu. Prim sistemi yine yönetimlerin bileceği iştir, bizim işimiz prim olsa da olmasa da sahaya çıkıp kazanmaya çalışmaktır. Prim extra motivasyon için her zaman önemlidir ama prim yok diye de yenilemezsiniz.

8) Aynı zamanda Beko Basketbol Ligi’nin en iyi scout (gözlemci)usunuz. Sizin seyrederek seçip beğendiğiniz yabancı oyuncular (çoğu Amerikalı) çok iyi performanslar göstererek iyi istatistikler elde ettiler. Hem de elinizdeki düşük bütçeye rağmen bunu başarabiliyorsunuz. Hem ucuz hem de kaliteli oyuncu getirebilmek nasış bir şey? Yani bunun kriterleri muhakkak olmalı diye düşünüyorum.

Murat Yılmaz: Bunun kriterlerini şurada bulabilirsiniz diyemem. Ben kendime göre bir sistem yaptım ve bu şekilde oyuncuları iyi takip ettiğimi düşünüyorum. Dediğim gibi çok maç kaydediyorum ve birçoğunu izlemeye çalışıyorum. Kaydettiğim her maçın istatistiğini buluyorum ve bilgisayarıma kaydediyorum böylelikle hangi oyuncunun hangi maçta nasıl oynadığını bulmak kolay oluyor. Bu da oyuncuları hızlı izlemek için avantaj sağlıyor. Her sene okullarından mezun olan önemli oyuncuların listesini yapıp saklıyorum ve her sene gittikleri takımlarda nasıl oynadıklarını takip ediyorum. Draft oyuncularını takip ediyorum, U20 ve U19 Avrupa ve Dünya Şampiyonası maçlarını bulup izliyorum, Amerika'da oynanan bazı önemli lise maçlarını bile bulup izlemeye çalışıyorum. Bizler genç antrenörleriz, araştırmacı olmak zorundayız, yenilikleri takip etmek zorundayız. Bütün maçları nasıl bulacağımı araştırıp, bulup izliyorum. Belli bir zaman içerisinde oyuncuların neler yaptıklarını izleye izleye zaten hafızana kazınıyor. Transfer döneminde de oyuncu menajerleri bazı oyuncuları teklif ettiklerinde o oyuncunun nasıl bir stili olduğunu bildiğin için hızlı karar verebiliyorsun ve bu da sana zaman kaybettirmiyor.

9) Şu ana kadar çalıştığınız ve çalışmaktan keyif aldığınız oyuncu/oyuncular kim?

Murat Yılmaz: En çok keyif aldığım ve çok özlediğim oyuncu Andre WOOLRIDGE'dir. Onun kadar winner başka bir oyuncuyla çalışmadım. Türkiye Kupası yarı final maçında Efes Pilsen gibi bir takımı neredeyse tek başına yenmişti. Ona winner'lık konusunda iki Alex yaklaşabilir. Alex GORDON ve Alex SCALES... Olu FAMUTIMI ve Alper SARUHAN da çalıştığım profesyonellikleri en üst seviyede olan oyuncular diyebilirim. Evren BÜKER de çalıştığım en yetenekli oyunculardan birisiydi ve çalışmasının karşılığını da almaya başladı. Josh HEYTVELT de o fiziğine rağmen çok yetenekli ve şutu üst seviye olan bir oyuncuydu. Double double ile sezonu bitiren nadir oyunculardan birisi oldu ve karşılığında Euroleague takımına gitti.

10) Uzun seneler sonra Oyak Renault küme düştü. Aslında yabancı transferleri yine iyiydi ama bu kez yerlilerle oluşturulan kimya tutmadı. Bu sene takımın kötü performansının ve Renault’nun küme düşüşü hakkında ne söylemek istersiniz? Sizce ne veya neler yanlış gitti Oyak Renault’da?

Murat Yılmaz: Dediğin gibi takım kimyası bir türlü tutmadı. Sezon başında ligde kalmak için takımı kurmak bu işin belki de %60 - 65'i, biz bütçemize göre bir takım kurduk olmadı bozduk yeni bir takım kurduk o da olmadı, sezon içinde aile içinde kalması gereken bazı problemler de yaşadık ve bütün bunlar sonumuzu hazırladı. Ligin her geçen gün büyüdüğünü fark edemedik ve düştük.

11) Teknik heyetin yanında yönetimin de takımın küme düşmesinde etkisi olduğunu düşünüyor musunuz?

Murat Yılmaz: Aslında yönetim bana son yedi maç için takımı vermediklerini, takımın büyük ihtimalle düştüğünü kabul ettiklerini, bu son yedi maçı tecrübe kazanmam için benim yönetmemi istediklerini, kulübün zor durumda olduğunu, kendi içlerinden yetiştirdikleri bir evlat olarak da onlara bu zor günlerinde yardım etmemi istediklerini ve ikinci ligde yeni yapılanmayı da benimle birlikte yapıp benimle tekrar lige dönmek istediklerini söylemişti. Ama Haziran 2012'ye kadar sözleşmem olmasına rağmen sezon sonunda görevime son verdiler.


12) Aslında çok önceleri yapmamız gereken bu röportaj bir hayli geçe kaldı. Ancak “Her işte bir hayır vardır.” Sözü yine kendini belli etti. 9 Ağustos’ta basında haber… Oyak Renault TB2L’den çekildi. O haberi görünce veya duyunca ne hissettiniz ilk olarak? Bir burukluk olmuştur sanırım. Sonuçta yıllarca hizmet ettiğiniz, başarısı için uğraşı verdiğiniz bir kulüp kepenkleri kapatıyor.

Murat Yılmaz: Gerçekten çok üzüldüm çünkü Oyak Renault'un her kademesinde çalıştım. Tarihlerinde benim gibi her kademesinde çalışan başka bir antrenör var mıdır bilmiyorum. Küçük takım, yıldız takım, genç takım baş antrenörlüğü, A takım ikinci asistanlığı, A takım birinci asistanlığı ve son 7 maç da olsa A takım baş antrenörlüğü olmak üzere her kademelerinde görev yaptım. İşime son verdikleri için kızgınlığım yok değildi ama kapandıklarını duyduğumda içimde bir burukluk olmadı değil. Hemen başkanı ve şube sorumlusunu arayıp geçmiş olsun dileklerimi ilettim. Daha iyi bir yapıyla, Türkiye'nin ihracatta bir numarası olan markaya yakışır şekilde tekrar geriye dönerler umarım.

13) Oyak Renault’dan sonra bir süre boşta kaldınız. Fenerbahçe Ülker’e gözlemci olarak gidecektim ancak son anda olmadı diye konuşmuştuk. Niye olmadı o iş? Sanırım Fenerbahçeliler üzülecekler Fenerbahçe’de olmadığınıza.

Murat Yılmaz: Fenerbahçe Ülker gibi bir camiada olmak, yer almak, çalışmak bana çok büyük gurur verir. Onlar bir scout departmanı kurmayı amaçlıyorlardı. Bu çok doğru ve güzel bir fikir aslında. NBA takımlarında bu departmanlar var. Futbol takımları da kullanıyor, böylece antrenörler sezon içerisinde oyuncu takip etmek yerine antrenmanlarına ve maçları kazanmaya daha iyi konsantre oluyorlar. Oyuncu takip işini de scout yapıyor. Bence her profesyonel takımda olması gereken bir departman. Fenerbahçe Ülker basketbolda bu departmanı kurarak yine bir ilke imza atacaktı ama ilerleyen yıllara ertelediler. Hayırlısı...

14) 2010 All-Star'da Neven Spahija'nın yardımcılığını yaptınız. Öylesine güzel bir organizasyonda bulunmak zaten sizin başarılı olduğunuzu gösterir. Nasıl bir duyguydu?

Murat Yılmaz: All-Star organizasyonu gerçekten önemli bir organizasyon. Benim için de her zaman önemli bir yeri olacak ve güzel bir anı olarak kalacak. Birçok iyi oyuncuyu sahanın en güzel yerinden izlemek keyifliydi. :) En önemlisi de Spahija gibi bir koçla tanıştım ve ondan sonra da iyi bir dostluğumuz başladı. Gerçekten çok mütevazi ve iyi bir insan. Bildiği her şeyi paylaşmaya çalışıyor, birçok koç gibi kendini saklamıyor. Onunla tanışmak benim için büyük bir şans oldu ve bunu da beni All-Star organizasyonuna davet eden Ayhan ÖZGÜMÜŞ'e borçluyum. Ona da burdan teşekkürlerimi sunarım.

15) Vee artık Mersin’desiniz. Ercüment Sunter’in yardımcılığını üstlendiniz. Mersin’e transferiniz nasıl gelişti? Başka teklifler var mıydı? Mersin’i seçmenizdeki nedenler neydi?

Murat Yılmaz: Evet, Serdoğan ERSÖZLÜ ile birlikte Ercument SUNTER'in yardımcılığını yapacağım. Mersin'i seçmemdeki en büyük etken Ercument SUNTER ve Serdoğan ERSÖZLÜ gibi liglerde uzun süredir çalışan iki tecrubeli teknik adamla çalışacak olmam. Onlardan çok şey öğreneceğime eminim. Mersin Büyükşehir Belediye'si de kulüp olarak çok iyi organizasyona sahip olan bir kulüp. Teknik kadroya rahat çalışması için tüm imkanlarını seferber eden bir kulüp. Şehir de basketbolu seviyor, her maçta salon sürekli dolu. Bütün bunlar kabul etmemde etkili oldu.

16) Biraz da genel sorulara geçelim. Beko Basketbol Ligi’nde yerlilerin çok fazla süre bulamadığına, ya da kendilerini çok geliştiremediklerine katılıyor musunuz?

Murat Yılmaz: Aslında katılmıyorum. Her teknik adam ayırt etmeden hangi oyuncu daha iyi çalışıyorsa hangi oyuncu daha formdaysa onu sahada tutar. Türk yabancı ayırt etmez. Kazanmaya çalışıyorsunuz ve iyi olanı sahada tutmak zorundasınız. Yabancı oyuncular da bu işin bir parçası, sonuç olarak iyi yabancı bulamadığınız zaman veya yabancısız oynadığınız zaman düşmenin en büyük adayı siz gösteriliyorsunuz. Karşıyaka'da Birkan ve Furkan, Tofaş'ta İlkan gibi oyunculara zorla forma verilmemiştir. Eminim ki çok çalışıp formayı kapmışlardır. Bu nedenle artık klasik haline gelmiş ve birçok genç Türk oyuncunun arkasına sığındığı "Beko Ligi'nde Türklere şans verilmiyor" sözünü çok kullanmamak gerek. Her antrenör kim çok çalışıyorsa onu oynatır.

17) TB2L ile Beko Basketbol Ligi arasındaki kalite farkını sorsam size, nasıl bir cevap alırım?

Murat Yılmaz: İki lig arasında basketbol olarak çok fark var. Birbirinden tamamen farklı basketbol oynanıyor. İkinci lig daha sertliğin olduğu tabiri yerindeyse rakibe dayak atılan ,kontakların ve 1x1 bireysel oyuncuların özelliklerinin fark yarattığı bir lig. Birinci ligde de bir sertlik var ama o kadar değil, açık saha basketbol biraz daha ön planda ve pick and roll hücumlar önemli. Pek birbirine benzeyen basketbol oynanmıyor ama ikinci ligin bu yeniden yapılanmasıyla kalite artacak ve aradaki fark hızla kapanacak gibi gözüküyor.

18) Ülkemiz basketbolunun geliştiğini düşünüyor musunuz? Mesela alt yapılar… Sizce yeterince değer veriliyor mu alt yapılara?

Murat Yılmaz: Ülkemiz basketbolu tabii ki gelişiyor. Milli takımımızın son yıllarda aldığı başarılar, Beko Basketbol Ligi'nin Avrupa'nın en önemli 2-3 liginden biri olması, NBA'de oynayan Türk oyuncu sayısının artması, Enes'in üçüncü sıradan draft olması, NCAA'de Türk oyuncuların olması, altyapı milli takımlarının dereceler alması bunun göstergesi, altyapılara çok fazla kulüp değer vermese de yukarıda saydıklarımı şu ana kadar başardık. Umarım altyapıya yatırım yapan kulüplerin sayısı artar ve Türk basketbolu daha da gelişir.

19) Son senelerde milli takımımız da bir çıkış içinde bildiğiniz üzere. Şimdi Emir Preldzic takviyesi geldi. Devşirme oyuncu konusundaki fikirleriniz nedir?

Murat Yılmaz: Devşirme oyuncuyu artık hemen hemen her ülke yapıyor. Devşirilecek oyuncu uzun yıllar Türkiye'deyse ve artık onu bizden biri görüyorsak, milli takıma da uzun yıllar hizmet edecek bir yaştaysa bence sorun yok. Emir de böyle bir oyuncu ve o yüzden bence sorun yok.

20) Basketbol kariyerinizde hedefleriniz nelerdir? Sanırım tahmini kolay olacak, önce baş antrenörlük. Sonra yurt dışı?

Murat Yılmaz: Basketbol antrenörlüğündeki hedefim tabii ki baş antrenör olmak. Eğer böyle bir hedef yoksa zaten problem var demektir. Gerçi geçen sezon olanlar beni biraz soğutmadı değil ama en azından korkutmadı da... Eğer ileride baş antrenör olursam, geçen sezon yaşadıklarımla en azından kötü günlerde nelerle karşılaşacağımı biliyorum, bu benim için iyi bir tecrübe oldu. Ama ilerisi için ilk hedefim, önümüzdeki sezon Mersin Büyükşehir Belediyesi Takımı'nda çok iyi bir asistanlık yapmak.

21) Size en beğendiğiniz yerli ve yabancı oyuncuları sayın desek? Hani sizin için özel yeri olan..

Murat Yılmaz: Yerli oyuncu olarak Haluk YILDIRIM çok saygı duyduğum bir oyuncu, iyi bir profesyonel. Şu anda Anadolu Efes'te menajerlik
yapan Alper YILMAZ da çok saydığım bir oyuncuydu, kişilik olarak da bir numara bir insandır. Zaten oğlumun adını da Alper koymamda kendisinin etkisi büyük. Genç oyunculardan da Tufan ÖNEN'in bir yerlere gelmesi beni çok mutlu eder çünkü bugüne kadar ona koçluğun dışında yeri geldi ağabeylik yeri geldi babalık yaptım. Onun bi yerlere gelmesini çok isterim.

22) Son olarak MixBasket için ne söylemek istersiniz?

Murat Yılmaz: MixBasket Türkiye'de benim ve birçok insanın takip ettiği sayılı sitelerden birisi. Gerçi Türkiye dedim ama Eurobasket.com gibi dünya üzerinde etkili bir site MixBasket'i geçenlerde kaynak göstermişti. Sınırlarını aşmak için kendini zorlayan, doğru haber yapan ve takip edilmesi gereken bir site. Başarıların artmasını gönülden dilerim.

Röportaj: Ozan AKTAY
Murat Yılmaz Röportajı Murat Yılmaz Röportajı Reviewed by Adsız on 22:49 Rating: 5

Hiç yorum yok:

Soru-Cevap-Bilgi

Blogger tarafından desteklenmektedir.